27 Şubat 2012 Pazartesi

Allah için dostluk ve düşmanlık

Abdullatif bin Abdurrahman şöyle der: “Dini açıkça ortaya
koyma ve emri bi’l-ma’ruf nehyi ani’l-münkerin, yumuşak davranma,
hikmet veya buna benzer bahanelerle terk edilmesi,
cahillik nedeni ile bunların terk edilmesinden daha kötü, zarar ve
günah bakımından daha büyüktür. Bu geçersiz bahaneler ile
bunları terkeden insanlar, böyle bir hareket tarzı olmadıkça yaşamaya
imkan bulamayacakları kanaatindedirler. Böylelikle
rasullere ve onlara iman etmiş olanlara muhalefet etmekte ve
onların yollarından ve metodlarından uzaklaşmaktadırlar. Çünkü
bu taife akıllıca davranmanın, insanların rızasını kazanmaktan,
onlarla arasını iyi tutmaktan, onların dostluğunu ve muhabbetini
kazanmaktan geçtiğini kabul etmektedir. Bu, bir takım nefsani
istekleri ve emelleri, sükuneti ve kafir dahi olsa insanlarla iyi
ilişkileri, Allah için düşmanlık yapma ve eziyet çekmeyi terk etmeyi
tercih etmektir. Ki bunun akıbeti, helaktır. Halbuki kişi Allah
için dostluk ve düşmanlık yapmadıkça imanın tadını alamaz.
Akıllıca davranmak, Allah ve Rasulü’nün rızasına ulaştıracak
amelleri işlemekten başkası değildir. Bu ise, Allah’ın düşmanlarını
düşman edinmeyi gerektirir. Allah düşmanlarına duyulan buğz,
kalbin zindeliğinin, izzetinin ve yüceliğinin bir ürünüdür. Zindelik,
izzet ve yücelik yoksa, buğz yoksa ve muamelede, dostlukta ve düşmanlıkta pisi temizden ayırma yoksa böyle bir kalpte hangi
hayır barınabilir ki?” Ed-Düreru’s-Seniyye, Cihad Bölümü, 35

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder