30 Ekim 2011 Pazar

nur üstüne nur

"Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nu­runun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki do­ğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuş­turulur. O'nun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu) nûr üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah in­sanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir."nur 35 

Peygamber (s.a.v.) sabah namazında şöyle dua ederdi:
"Allah'ım! Kalbime, kabrime, kulağıma, gözü­me, saçlarıma, vücuduma, etlerime, kanıma, kemik­lerime, önüme, arkama, sağıma, soluma, üstüme, al­tıma nûr bahşet. Allah'ım! Bana nuru ziyade et ve nûr bağışla, bana nûr ver."amin.

28 Ekim 2011 Cuma

melekler kardeşlerimizdi

 Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!”
“Biz dünya hayatında da âhirette de sizin dostlarınızız. Çok bağışlayan ve çok merhametli olan Allah’tan bir ağırlama olarak, orada canlarınızın çektiği her şey var, istediğiniz her şey orada sizin için var.” Fussilet (30-31-32)

http://kiwi6.com/file/w62t6wu6ym

Allah'ım mücahidlerin saflarından bedir'de uhud'da eksik etmediğin kardeşlerimizi bugün de yarın da eksik etme. amin

23 Ekim 2011 Pazar

...bu infiltre metodu (içine sızmak, kadrolaşmak) müslümanlara göre değildir. Müslüman gizlice içine sızarak, beraber çalışarak sonra da yıkacak bunun gibi işlere girmez. Müslümanın tarzı bu değil, bu metodu yahudiler ve munafıklar kullanıyor bizler değil. Dost veya düşman ne olursa olsun bizde açık yüreklilik ve samimiyet görecekler. Biz niyetlerimizi hiç kimseden gizlemeyiz, davetimizi sesli ve açık bir şekilde yaparız ‘sizin dininiz size bizim dinimiz de bize'.

Biz Amerika veya başka bir müslüman ülkenin yönetim sistemine sızmak istemiyoruz. Her yaşadıkları yerde, ister Endülüs ister Osmanlı hilafeti olsun veya ister bugün yaşadıkları batı devletlerinde olsun sistemin içine sızan yahudilerdir. Onların gizli gündemleri var bizimse yoktur. Yahudiler münafıklarla beraber Resulullahın hükümetine bile sızmaya kalkıştılar da Kuran onları ortaya çıkardı. Onlar dini akşam brakmak için gündüz kabul ediyorlardı. Allah aynı zamanda Kuran'da Yahudilerden duyduklarını söylemek için müslümanlarla oturan münafıklardan da haber veriyor.

Onun içindir ki, onların içine sızarak, onlardan biri gib görünerek sistemlerini çökertmek fikri İslama göre değildir. Bunu yapanlar müslüman özelliklerine sahib iseler o zaman bu işleri boşa çıkacak çünkü bu yöntem Müslümanlarda çalışmaz. Yok eğer bu yöntemi kullanarak başarı elde ettiklerini iddia ederlerse, bu durum kendilerinin yahudi ve münafıkların durumuna düştüklerinin delili olur.

Bununla bağlantılı başka bir noktaya temas etmek istiyorum. İslami terbiyeyle yetişmiş, İslami çevreden gelenler, siyasi sisteme dahil olduklarında nasıl da değiştiklerini, kurnazlaştıklarını ve birer kurt haline geldiklerini görebiliriz.

Nitekim Yemen'de tanıdığım bir islami siyasi hareket lideri bu sözlerimi teyid edercesine milletvekillerini kastederk ‘biz onları oraya kurtlar arasına birer kuzu olarak gönderdik ki bize geri dönünce iskeletlerine kadar etleri yenilmiş hale gelsinler' dedi.

Bunun canlı bir örneği olarak Sudan ve Türkiyeyi gösterebiliriz. İslami bir hareket olarak başlayan iktidar partileri, zamanla bu bozuk sistem içinde ötekilerden hiçbir farkları kalmadı.

Şehid Enver el-Evlaki

22 Ekim 2011 Cumartesi

bu bildiğim yeryüzü değil...

Allah, hükümleri ertelenen o üç kişinin de tevbelerini kabul etti. . Sonunda yeryüzü olanca genişliğine rağmen onlara dar geldi. Can sıkıntısından patlayacak gibi oldular, Allah'dân kaçmanın yine O'na sığınmaktan başka bir çıkar yolu olmadığını anladılar. Bunun üzerine Allah onların tevbelerini kabul etti ki, tevbe etsinler. Hiç kuşkusuz Allah tevbeleri kabul edicidir, merhametlidir.. Tevbe 118

Ka'b bin Malik anlatıyor…
...Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- Tebük seferine çıkmayanlar arasında mü'minlerin üçümüzle konuşmasını yasakladı. Halk bizden uzaklaşmaya başladı. Ya da "Bize yabancı gibi davranıyorlardı" demişti. Ben bile yeryüzünden sıkılmaya başlamıştım....Bu bildiğim yeryüzü değildi artık. Bu şekilde tam elli gece geçirdik. Diğer iki arkadaşıma gelince, çaresiz kalkıp evlerine çekilmişlerdi. Bense halk arasında güçlü kuvvetli biriydim. Halkın arasına çıkıyor, müslümanlarla birlikte namaz kılıyor, çarşılarda dolaşıyordum. Ama hiç kimse benimle konuşmuyordu. Namazdan sonra Peygamberimizin meclisinde oturur, ona selâm verirdim. Kendi kendime: "Acaba selâmımı almak için dudakları kıpırdadı mı yoksa kıpırdamadı mı?" derdim. Sonra ona yakın bir yerde namaz kılar göz ucuyla onu süzerdim. Ben namaza durunca bana bakardı, ama ben kendisine bakınca, bakışlarını kaçırırdı. Müslümanların boykot uygulaması gittikçe uzuyordu. O sırada amcamın oğlu ve herkesten çok sevdiğim Ebu Katade'nin bahçesine doğru yürüdüm ve selâm verdim. Fakat selâmımı almadı. Ben "Ey Ebu Katade, ben sana Allah'ın adıyla seslendim, Allah'ı ve peygamberini sevdiğimi bilir misin?" dedim. Ama o, sustu. Tekrar seslendim, yine sustu. Bir daha seslendim Allah ve peygamberi daha iyi bilir" dedi. Gözlerim doldu geri döndüm duvarı geçtim gittim..."


Ka'b büyük bir üzüntü içindeydi. Yeryüzü ona sevimli gelmiyor artık… bu bildiği yeryüzü değildir çünkü. Resulullah'ın dudaklarının hareketine ümit bağlamıştır. Göz ucuyla süzüyor peygamberi. Belki peygamber bir kerecik kendisine bakar diye. Bu, içindeki umudu canlı tutacaktır. Bu ağaçtan kopmadığı, bir yaprak gibi solup kurumadığı için teselli bulacaktır. 

"Sonunda yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar geldi. Can sıkıntısından patlayacak gibi oldular, Allah'dân kaçmanın yine O'na sığınmaktan başka bir çıkar yolu olmadığını anladılar."
Ne değeri var yeryüzünün, içinde yaşayanlar olmasa... Yeryüzü, üzerinde geçerli olan değerlerle bir anlam kazanır. Üzerinde yaşayanların arasındaki bağlar ve ilişkilerdir yeryüzünü değerli kılan. İfade, sanatsal güzelliğindeki gerçekliğin ötesinde pratik anlamı bakımından da gerçeği yansıtmaktadır. Ayetin sanatsal güzelliği şu seferden geri kalan üç kişiye dar gelen yeryüzünü öyle bir tasvir ediyor ki, yerin çevresi daralmaya kıtalar büzülmeye başlamış, bu üç kişi de orada sıkılmış kalmıştır adeta.
"Can sıkıntısından patlayacak gibi oldular."
Bedenleri bir kap gibi sıkıştırıyordu onları sanki. Hareket etmelerine imkân vermiyordu. Onları sıkıştırıyor nefes aldırmıyordu adeta:
"Allah'dan kaçmanın yine O'na sığınmaktan başka bir çıkar yolu olmadığını anladılar."
Hiç kimsenin Allah'dan başka sığınacak bir yeri yoktur. Göklerin ve yerin her tarafı onun kontrolündedir. Ne var ki bu gerçeğin böylesine sıkıntı verici bir atmosferde dile getirilmesi sahneye daha bir sıkıntı, karamsarlık ve daralma havası katıyor. Sıkıntıları gideren, insanları düzlüğe çıkaran Allah'a sığınmaktan başka kurtuluş yolu yoktur bu can sıkıntısından.
Ardından kurtuluş geliyor, düze çıkıyorlar...
"Bunun üzerine Allah onların tevbelerini kabul etti ki, tevbe etsinler. Hiç kuşkusuz Allah tevbeleri kabul edicidir, merhametlidir."

Bu özel günahdan dolayı ettikleri tevbeyi kabul etti ki, geçmişte istedikleri tüm günahlardan tevbe etsinler ve ilerde olabilecek her şeyde Allah'a tam ve eksiksiz dönsünler, ona sığınsınlar. Ka'b'ın sözü de bunu doğrulamaktadır. "Ey Allah'ın peygamberi tevbemin kabul olunmasına karşılık bütün malımı Allah ve peygamberine sadaka olarak vermeyi söz vermiştim" dedim. "Malının bir kısmını yanında bırak, bu senin için daha iyidir" dedi. "Kendim için Hayber savaşında payıma düşen ganimeti bırakıyorum" dedim ve şunları ekledim. "Ey Allah'ın peygamberi, Allah beni doğru söylediğim için kurtardı. Yaşadığım sürece doğru söylemekten vazgeçmeyeceğine dair söz verdim. Allah'a andolsun ki, Peygamberimize bunu söyledikten beri hiçbir müslümanın doğru konuşmakta, yüce Allah'a karşı benden daha iyi bir sınav verdiğini bilmiyorum. Allah'a andolsun ki, Peygamberimize bu sözü verdiğim günden bu yana asla yalan konuşmadım ve bundan sonra da yüce Allah'ın beni yalan konuşmaktan koruyacağını ümit ediyorum.
Fizilal'il Kur'an

yeryüzü mü'minlerle güzel... ve tabi peygamberimizle -Salat ve Selam peygamberimizin, ailesinin ve ashabının üzerine olsun.
acaba yaşasaydı yüzümüze bir kerecik bakar mıydı?...öylesine özledim ki... Allah'ım günahlarımızı bağışla... peygamberimizi görmeyi, bize gülümsemesini, selamımızı almasını bize nasib et. amin

20 Ekim 2011 Perşembe

dua


Allah’ım mustazaf mü’minleri koru!
Allah’ım Gazze’deki, Filistin’deki, Irak’taki, Somali’deki, Çeçenya’daki, Afganistan’daki ve dünyanın her yerindeki kardeşlerimizi koru.
Allah’ım onlara düşmanlarına karşı zafer nasip eyle!
Allah’ım onların hasta ve yaralılarına şifa ver, tutsaklarını kurtar, zayıflarına güç ver, açlarını doyur, çıplaklarını giydir!
Allah’ım onların saflarını birleştir, mermilerini isabet ettir, şehitlerin kabul et ve onları zalimlere karşı muzaffer kıl.
Kitabıyla yol gösteren, bulutları hareket ettiren, egemenleri yok eden Allah’ım. Onların düşmanlarını yok et!
Kitabıyla yol gösteren, bulutları hareket ettiren, egemenleri yok eden Allah’ım. Onların düşmanlarını yok et!
Ey Allah’ım! Onların düşmanlarını geri püskürt ve yaptıkları planları yok et! Planlarını kendi başlarına geçir!
Ey Allah’ım! Onlarla işbirliğine giren Tağutları ve ordularını, Yahudileri, Hristiyanları, Komünistleri ve müslüman maskesi takan işbirlikçi münafıkları da yok et!
Ey Allah’ım! Onların bayraklarını kaldırma ve hedeflerine ulaşmalarına izin verme! Ve onlara verdiğin musibetleri takipçilerine de bir işaret kıl!
Allah’ım onların saflarını ayrıştır!
Allah’ım onların hepsini yok et, onların hepsini tek bir tanesi kalmayıncaya dek öldür! Allah’ım onların canlarını Müslümanların elleriyle al!
Ey Allah’ım Tevhid bayrağını yükselt ve Şirk bayrağını devir!
Ey Allah’ım yeryüzünün otoritesini Müslümanların en hayırlısına ver, onların en şerlisine verme!
Ey Allah’ım bizleri akılsızlıklarımız yüzünden cezalandırma! Ey Allah’ım nefretinden ve öfkenden sana sığınırız. Ey Allah’ım bu ümmete rehberlik ederek onları şereflendirdiğin kullarının arasına ekle ve düşmanlarını da alçalttığın…İyiliği emrettiğin ve kötülüğü yasakladığın kitabını tam olarak rehber almamızı nasip et!

Salat ve Selam peygamberimizin, ailesinin ve ashabının üzerine olsun.

12 Ekim 2011 Çarşamba