20 Aralık 2012 Perşembe

8 Aralık 2012 Cumartesi

arka kapı

Geçen sene "arka kapı" diye bir yazıya başlamıştım, yazının konusu demokrasi ve islamı bağdaştırmaya çalışan belamların ortaya attıkları şüpheleri çürütmek olacaktı. Muhkem nassları bırakıp şüphelere ve fasid te'vil'llere prim vererek dinin aslında olmayan, arka kapılar açmaya çalışanlara karşı birkaç kelime yazacaktım... Tevhid kalesini müdafa en önemli meselemiz olduğu için, bu konunun arka kapılarını kapamak önemli bir mesele -hatta en önemli meselemiz...Ama işte şu geçen gün yazdığım gulat mevzusu ve başka sebeplerden dolayı bu mevzuları bir daha açmamaya karar verdim.. Buna benzer konular gerçekten enerjimizi tüketiyor... Sahih kaynaklarla beslenen duru bir kalp için bu mevzuların apaçık gulat sayılacak şeyler olduğuınu düşünerek kalp amelleriyle ve kalbimizde açılmış arka kapılarla ilgili bişeyler söylemek istiyorum...

Kendime özeleştiride bulunarak sadece tek bir konuda örnek vereceğim. Yıllarca gitar çaldım ve oldukça yoğun bir müzik kültürü edindim. Ve ben müzikle ilgili muhkem nassları aslında biliyordum. Alimlerimizin cumhuru müziğin haramlığına dair Kur'an ve Sünnet'ten hiçbir şüpheye yer vermeyecek deliller getiriyorlar ve yakin olarak iman eden bir kalp için bu kapıyı bir daha açılmayacak şekilde kilitliyorlar. Birileri çıkıyor İmam Gazali'nin (rahimehullah) birkaç sözünden caizliğine dair yorumlar yapıyor, fetvalar veriyor ve hoooop tamam helalmiş! sonra işine gelen fetvayı alan nefis için olay çözülmüş bir dava olarak kapanıyor....Halbuki İmam Gazali(Allah (cc) ondan razı olsun) kalpleri Allah'ı (cc) anmaktan alıkoyan ve nifak tohumları saçan bu mevzuda ne kadar da net ve olması gerektiği gibi sert.

Gizli haram işlenen eve girmek yasaktır. Ancak dışarıdan duyulacak şekilde içeride çalgı çalınıyorsa, bunu duyanların içeri girip çalgıları kırması caizdir. (İhya 2/802)

İçki içmek ve çalgı dinlemek gibi, kul hakkı ile ilgili olmayan günahların hepsine tevbe etmek gerekir. (İhya 4/65)

Çalgı dinleyenin veya ipek giyenin şahitliği kabul edilmez. (İhya 4/41)

Gıybet, veya devamlı ipek giymek, yahut devamlı çalgı dinlemek gibi günahlara devam etmek kalbin kararmasına yol açar. (K. Saadet s.580) 

İşte bunlar arka kapıyı açarken ismini andığımız islam aliminin konuyla ilgili görüşlerinden sadece birkaç cümle... Nitekim Peygamberimizden (sav) sahih olarak bize ulaşan haberleri bilip de aksine bir fetva vermek öyle kolay bir mesele değil.
  
Mizmarları(çalgı aletlerini), putları yok etmek için gönderildim. (İ. Ahmed, Ebu Nuaym, İ. Neccar)

Suyun baklayı yeşerttiği gibi, gına [şarkı vs.] kalbde nifakı yeşertir. (Ebu Davud, Beyheki)

Bir zaman gelecek, zina, içki ve mizmarı [çalgıyı] helal sayanlar çıkacaktır. (Buhari)

İçkilere başka isim verilerek içilir. Çalgılarla eğlenirler. Allahü teâlâ, onları yere batırır, domuz ve maymun haline getirir. (İbni Mace)

Benim önderim müzik aletlerini kırmak için gönderildim diyor ve bana bu söz yetmiyor öyle mi? Gerçekten Resulullah'ı (sav) sevdiğimi ve O'nun (sav) yolunda olduğumu nasıl iddia edebiliyorum! Böyle yaparak nefsimin kıytırık bir hevesini Allah ve Resulü'nün önüne geçirmiş olmuyor muyum!... 


"İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır."lokman /6

 imam Kurtubi rahimehullah bu ayetin tefsirinde aşağıdaki nakillere yer veriyor;

Kim bir şarkıcı kadını dinlemek için oturacak olursa, Kıyamet gününde kulaklarına kurşun dökülecektir. el-Camiu li-Ahkami'l Kur'an, 13/515-519
Allahü teâlâ Kı­yamet gününde şöyle buyuracaktır: "Nerede kendilerini ve kulaklarını boş sözlerden ve şeytanın mizmarlarından [çalgılardan] uzak tutan kullarım? Onları misk bahçelerine yerleştirin ve kendilerine Benim rızamı onların üzerine yağdırdığımı haber verin." Sonra da meleklere şöyle der: "Onlara Bana hamdi, şükrü ve se­nayı işittiriniz. Kendilerine, kendileri için herhangi bir korku bulunmadığı­nı ve onların üzülmeyeceklerini haber veriniz."
 İmam-ı Kurtubi, Lokman suresi, 6. ayet tefsiri; Ramuz el-Ehadis, c.1, s.59, hadis no: 11.

"çağa uygun tebliğ araçları geliştirilebilir" gibi değişik şüphe tohumlarıyla dinde yeri olmayan şeyleri helal kılabiliyoruz, halbuki ilimde derinleşen alimlerimiz bu konuda ne kadar ihtiyatlı davranmışlar... bu konuda öyle ince düşünmüşler ki; ibni Teymiyye'ye rahimehullah şöyle bir olay üzerinden fetva soruyorlar;(tam detaylarını hatırlayamıyorum), bir adamın önünü iki eşkiya kesiyor ve canına kastediyorlar, bu adam def kullanarak ve şarkı eşliğinde bu eşkiyalara tebliğde bulunuyor ve adamlardan biri iman ediyor... Subhanallah ne müthiş bir sonuç değil mi?... bizim var olma amacımız insanlara bu dini götürmek değil mi? yani maslahat mı diyordunuz bak bakalım en somut örneğiyle sana maslahat... deyip geçebiliriz... işte böyle bir amaç için müziğin kullanılabilirliğini danışıyorlar Şeyhulislama...

biraz daha bu olayı düşünelim ve Peygamberimizin (sav) şu sözünü hatırlayarak düşünelim.
"Bir insanın hidayetine vesile olman senin için dünyadan ve içindeki herşeyden hayırlıdır"

subhanallah ne kadar net değil mi?


o kadar da net değil kardeşler... amaca götüren her yol mübahtır gibi makyevelist bir mantığımız olsaydı evet belki net bir mevzuydu......

bu hadisi ve bu manada olan islamın onlarca emrini sizden, benden, günümüzün çakma alimlerinden çok daha iyi bilen ve kavrayan, yaşadığı çağın müceddidi görülen mücahid bir imama soruluyor bu fetva ve o böyle bir yöntem batıldır diyor...  kalbi karartan bir ameli, Allah'ın (cc) haram kıldığı bir yolu kullanarak nasıl bir maslahat gözetilebilir diye düşünüyor ve daha önce bizim için örnek olan nesilden kimsenin yapmadığı bir şeyi caiz görmüyor. Bid'atleşecek bir işin önüne engeli koyuyor.

Aslında usûl bilsek, dinimizi biraz bilsek bu işin batıl olduğunu anlayabilmek için asrın müceddidi olmaya gerek yok... Bir şey haramsa haramdır. Bu karmaşıklaşan bir milyon bilinmeyenli denklemlerde de böyledir, 2 kere 2'nin 4 olması gibi basitlikteki örneklerde de böyledir. Adamın önünü kesen eşkiyalarla birlikte içki içerek onlara tebliğde bulunduğunu ve birinin iman etmesine vesile olduğunu düşünelim ve böyle bir şey için fetva sormaya gerek duyar mıydınız diye soralım ve cevabını kendimiz verelim...

Pegamberimiz (sav) buyurdular:“Şüphesiz helal bellidir, haram bellidir. Her ikisinin arasında şüpheli olanlar vardır ki insanların çoğu bunu bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa dinini ve şerefini korur. Kim de şüpheli şeylere değer vermezse harama düşer. Tıpkı yasak bölgenin etrafında koyunlarını otlatan çobanın koyunlarının yasak bölgeye girmesi gibi. Allah’ın yasak bölgesi de haramlarıdır. Şunu da bilin ki insan vücudunda bir et parçası vardır. O düzgün olursa bütün vücut düzelir; o bozuk olursa bütün beden bozulur; azalar ona tabidir. O et parçası kalpdir.” (Buhari, İman, 39)

Daha haramlara yaklaşımımızı bile sahih bir zemine oturtamamışız ki şüpheli şeylerden kaçınalım ve dinimizi şerefimizi koruyabilelim...

Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki haramlar artık soluduğumuz havada, atmosferde hissediliyor...Allah'ın (subhanehu ve teala) lanetini ve gazabını hakeden ameller dört bir yanımızı sarmış durumda. Beynimize saldırıyorlar... Gözlerimize... Kulaklarımıza... Kalbimize saldırıyorlar. İmanla temizlenmiş bir kalp beyazlığını böyle bir toplumda nasıl korumalıdır? Bunu düşünüp buna göre amel etmemiz gerekirken, dini kolaylaştırma adı altında gayri İslami binbir türlü şeyle uğraşıyoruz. İşten çıkıp eve dönerken, dilimde tesbih kelimeleri varken bile kara noktalar kalbime gelip saplanabiliyor. İstediğin kadar abid ol, istediğin kadar alim ol bu bombardıman 24 saat devam ediyor. Fitne zamanlarındayız ve bu bir gerçek. Kalbe temas eden her bir lekeyi anında sökme gayretinde olmalıyız. Kalbi imanla diri tutacak amelleri boşlarsak kısa bir sürede pas tutması kaçınılmazdır.Ve pas tutan bir kalp taşlaşır, Allah korusun helakimize sebep olur...

Resulullah (sav)'ı işittim. Demişti ki: "Fitneler, tıpkı (kamışlardan örülen) hasır gibi, (insanların kalbine) çubuk çubuk atılır. Hangi kalbe bir fitne nüfuz ederse onda siyah bir leke hasıl olur. Hangi kalp de onu reddederse onda beyaz bir benek hasıl olur. Böylece iki ayrı kalp ortaya çıkar: Biri cilalı taş gibi bembeyazdır; dünyalar durdukça buna hiçbir fitne zarar vermez. Diğeri ise, alaca siyahtır. Tepetaklak duran testi gibidir; bu kalp, ne iyiyi iyi bilir, ne de kötüyü kötü. O, hevadan (beşeri değerlerden) kendisine ne yutturulmuşsa, onu (hak veya batıl) bilir."


Ebu Salih, Ebu Hureyre yoluyla, Rasulullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
  “Kul, bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Eğer kendini günahtan alıkor, istiğfar ve tövbe ederse, kalb parlar. Ama günaha devam ederse, o siyahlık artar ve sonunda kalbi tamamen kaplar. İşte bu, Allahu Teala’nın Mutaffifin Suresindeki : “Asla öyle değil, fakat onların yapmış olduğu günahlar kalblerini iyice kaplamıştır.” ayetinde anlatılan, kalbin kapanması ve günahla örtülmesidir. İmam-ı Müslim

Daha ilkokul çağlarında beynimize saldırmaya başladılar müziğin hayatımızın her anında bizimle içiçe olduğunu, olması gerektiğini telkin ettiler, Aristo'nun, şunun bunun "müzik kalbi günahlardan arındırır" sözleri üzerine bina edilen batıl bir kültürü hepimize aşıladılar. Halbuki bizim önderimiz Aristo değildi ve O tam aksini emrediyordu...

Ruhumuzun ve kalbimimizin gıdası Kur'an, zikir, namaz, davet, cihad, duadır...nafile ibadetlerdir...Günahlardan daha tehlikeli olan birşey varsa, günahlara alışmak ondan da daha tehlikelisi, kalbin artık günahlardan rahatsız olmayacak hale gelmesidir.

 “Allah’ın zikri dışında çok konuşmayınız. Çünkü Allah’ın zikri dışında çok söz söylemek kalbi katılaştırır ve insanları Allah’tan en uzak olanları da kalbi katı olanlardır” (Tirmizi)


Hz. Ömer (ra) uzaktan gelen bir müzik (bir düğünden büyük ihtimalle) duyduğunda kulağını kapatıyordu, peki neydi O'nun kulağını kapatmasını sağlayan korku? Kalbini kirden pislikten koruma korkusu, kalbini yani imanını koruma derdiydi...İslamın en büyük kalelerinden biri olan Ömer (ra) işte kalbini böyle koruyordu kara lekelerden. Hz. Ömer'in ellerini kulağına götüren Allah (cc) korkusundan başka bir şey değildi. Çünkü O Peygamberimizden (sav) şu sözleri işitmişti.

Peygamber efendimiz (sav) "Her kim şarkı sesine kulak verirse, onun ruhanileri dinlemesine izin verilmez" buyurdu. Oradakilerden biri tarafından, (Ya Resulallah, ruhaniler kimlerdir?) diye soruldu. Resulullah da, "Cennet ehlinin okuyucularıdır" buyurdu. Tirmizi


Samimi bir şekilde kendimize sormalıyız Allah'u Teala'dan gerçekten korkuyor muyuz? Cenneti gerçekten arzuluyor muyuz? Kendimizi kandırmayalım ve arka kapılarımızı tesbit edelim. Bizi şeytanla haşır neşir kılan amellerimizi kabullenelim. Hasan Basri (ra) diyor ki; "Kişi gece namazına kalkamıyorsa bilsin ki günahları sebebiyle gece namazından mahrum bırakılmıştır" bizi Allah'a yakınlaştıracak amellerimiz yoksa, bunun sebebini günahlara bağlıyor Hasan Basri (ra) ve ilacının da tevbe istiğfar olduğunu söylüyor. 

Öyle bir haldeyiz ki günahlarımızdan tevbe etme gibi bir derdimiz bile kalmamış.

Kalpler 3 türlüdür:
1.İmandan ve her türlü hayırdan uzak olan kalp
2.İman nuruyla aydınlanmış, ancak aynı zamanda arzuların, duyguların ve hevaların karanlığını barındıran kalp
3.İmanla dolu olup imanın nuruyla tamamen aydınlanmış olan kalp
Şeytan kalbe sadece onun içindekileri kullanarak hakim olur. Oraya girer ve içinde kendisine silah olacak şeyler bulur, onlarla savaşır. Bu silahlar kişinin arzuları, şüpheleri, hayalleri, boş emelleridir. Bunların hepsi kalpte zaten vardır ve şeytan girdiğinde kendisine savaş için birçok mühimmat bularak kalbe bunlarla saldırır. Eğer kulun imanı, hazırlık ve donanımı varsa bununla direniş gösterir ve şeytandan hakkını alır. 

kalbini koru kardeşim,arka kapılarını tesbit et ve kapat. Şeytanın eline silah verme...Çok geç olmadan bu kalbin sahibinin razı olacağı istikamete yönel...

Enes -radiyallahu anh- buyurur ki:
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu duâyı çok yapardı:
(Yâ mukallibel-kulûbi sebbit kalbî alâ dinike)
"Ey kalpleri çeviren Allah'ım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl!"
Ben bir gün kendisine:
"Yâ Resulellah! Biz sana ve senin getirdiklerine inandık. Sen bizim hakkımızda korkuyor musun?" dedim.
Bana şöyle cevap verdi:
"Evet! Kalpler, Rahman'ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği tarafa çevirir." (Tirmizî: 2141)


Ey kalpleri çeviren Allah'ım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl!.... amin


not: yazıyı yazdığım dönemde yer verdiğim hadislerin sıhhat derecesine göre delillendirmelerini yapmamışım, bu bir hata. tamamını gözden geçirme vaktim yok o yüzden konuyla ilgili hükmün bina edildiği hadisleri aşağıda sıralıyorum, dileyenler de kaynak olarak aşağıdaki kitaba başvurabilirler. hakkınızı helal edin.


çalgı aletlerinin hükmü
http://tr.islamway.net/book/15111/%C3%87alg%C4%B1-aletlerinin-h%C3%BCkm%C3%BC

1. hadis :Ebu Amir –ya da Ebu Malik- el-Eş’ari’den dedi ki: “Ümmetim arasında fercleri, ipeği, şarabı ve çalgı aletlerini (meazif) helal kabul edecek bir topluluk olacaktır. Ve birtakım kimseler bir alemin yakınına konaklayacaklar. Kendilerine ait davarlarla yanına gidecek, bir ihtiyacı sebebiyle onlara varacak. Onlar (ona): Bize yarın tekrar gel diyecekler. Yüce Allah geceleyin onlara hükmünü geçirecek ve alemi koyacak, diğerlerini ise tanınmaz hale çevirerek kıyamet gününe kadar maymunlara ve domuzlara dönüştürecektir.” buhari sahih
 
İkinci hadis: Enes b. Malik (r.a)’dan dedi ki: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: Dünyada da, ahirette de lanetlenmiş iki ses vardır: “Nimet sırasında zurna sesi ve musibet sırasında bir inleme.” müslim
 
Üçüncü hadis: Abdullah b. Abbas (r.a)’dan dedi ki: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: “Muhakkak Allah bana şarabı, kumarı, kube’yi (davul ya da zar)ı haram kıldı –ya da bana lafzı olmadan- haram kıldı. Sarhoşluk verici herşeyde şüphesiz haramdır.”
 
Dördüncü hadis: Abdullah b. Amr b. el-As (r.a)’dan rivayete göre Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur: “Muhakkak aziz ve celil olan Allah içkiyi, kumarı, kubeyi ve el-ğubeyrayı (darıdan yapılan bir içki) haram kılmıştır. Sarhoşluk veren herşey de haramdır.”
 
Beşinci hadis: Kays b. Sad (r.a)’dan –Peygamber (s.a)’ın sancağını taşırdı- rivayete göre Rasûlullah (s.a) böyle demiştir. –Yani az önce geçen İbn Amr’ın mevlasının rivayet ettiği hadisi zikretmiş- ve şöyle demiştir: “el-Gubeyra (darıdan yapılan içki) ile sarhoşluk verici her şey haramdır.”
 
Altıncı hadis: İmran b. Husayn’dan dedi ki: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: “Ümmetim arasında kazf (semadan atılan helak edici atışlar), mesh (suret değişimi) ve hazf (yerin dibine geçirilme) görülecektir.” Ey Allah’ın Rasûlü bu ne zaman olacak diye sorulunca şöyle buyurdu: “Çalgı aletleri ortaya çıkar. Şarkıcı cariyeler çoğalır ve şaraplar içileceği vakit.” Hadisi Tirmizi Fiten bölümünde (no: 2213);
 
Yedinci hadis: Ebu Umame’den dedi ki: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: “Şarkıcı kadınların satılması, satın alınmaları, onların ticaretinin yapılması helal değildir. Onlar karşılığında alınan bedel haramdır. –Şunları da söyledi-: Şu: “İnsanlardan kimisi... boş sözleri satın alırlar.” (Lokman, 31/6) ayetini sonuna kadar okuyup, bu ayet bu hususta indirildi dedikten sonra şunları söyledi: Beni hak ile gönderene yemin olsun. Bir adam yüksek sesle şarkı söyledi mi mutlaka yüce Allah o vakit ona omuzlarına çıkan iki şeytan gönderir. Sonra onun göğsü üzerine ayaklarını aralıksız vururlar. –Bu arada kendi göğsüne işaret etti- ta ki o susuncaya kadar.” Hadisi Taberani el-Mucemu’l-Kebir (VIII, 7749, 7805, 7825, 7855, 7861, 7862)’de el-Kasım b. Abdu’r-Rahman’ın ondan naklen iki rivayet yoluyla kaydetmiştir.
 
 ilgili ayet
“İnsanlardan öylesi vardır ki bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve onu alaya almak için sözün oyalayıcı olanını satın alır. İşte alçaltıcı ceza bunlar içindir.” (Lokman, 31/6)
 
Kur’an’ın tercümanı Abdullah b. Abbas (r.a) dedi ki: “(Bu ayet) şarkı ve benzeri hususlar hakkında inmiştir.”
 
 
Abdullah bin mesud ayet hakkında dedi ki; “Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan hakkı için yemin ederim ki o şarkıdır.” O bu sözlerini üç defa tekrarladı. "

6 Aralık 2012 Perşembe

putları niçin kırdık?

İslam tarihi boyunca farklı görüşler yorumlar hep olmuş, fakat bu yorumların birçoğu şer'an muteber, islam dairesi içerisinde olabilecek ihtilaflar şeklinde olagelmiş hep...bu ihtilaflardan çeşitli mezhebler türemiş ve dinin aslında dair itikadi bir meselede olmadıkça bu çeşitlilikler İslamın güzelliği yaşanabilirliğini güçlendiren mevzular olarak kabul edilmiş...

Tabi bu ayrışmalar içinde her düşüncenin "gulat" denilen sapık varyantları da olmuş ama bunlar zaten islam dairesinde değerlendirmeye, reddiyeler münazaralar yapmaya bile gerek olmayacak derecede sapkınlığı belli olan, alimlerimizin kâle bile almadıkları düşünceler ve akımlar olmuş...

Şimdi çağımızda islam düşüncesinin ve islami! hareketlerin içine düştükleri (itildikleri ve direnmeden hemen atladıkları) problemlere bakınca işin içler acısı olduğu görülüyor... sahabelerin, selef alimlerimizin, dört mezhep imamlarımızın(radiyallahuanhum) kimin aklına gelirdi acaba ki demokrasi diye bir din türeyecek ve bu dinle İslam bağdaştırılacak? sahabe döneminde böyle birşey çıksa Allahualem derlerdi ki, herbirimiz bir put olacaksak putlarımızı niye kırdık? niye evimizden yurdumuzdan sürüldük, işkenceler gördük... İslamın mücadelesi hakimiyet ve hüküm mücadelesi değildi de ne demeye babalarımızla evlatlarımızla savaştık da onların boyunlarını vurduk? Tağutları inkar etmeyeceksek,tağutlaşmış düzenlerle insanlarla savaşmayacaksak, ne diye Kab bin Eşref'lere suikast düzenledik?
sahabe ya da selefimiz tabi ki ne bu sitemlerde bulunacaklardı ne de bu yeni dinin islamla birlikte anılamayacağına dair reddiyeler kitaplar kaleme alacaklardı. niye mi? çünkü şimdi bizim boş yere reddiyeler yazarak beynimizi patlattığımız çağdaş akımları!, Tevhidin aslını çiğneyerek de islam dairesinde kalınabileceğini iddia eden bu çağdaş akımları eminim ki Gulatu Mürcie olarak göreceklerdi. Demokrasi dininin mensupları daha önce islam dairesindeyseler mürted hükmüyle muamele görecekler, yoksa da müşrik hükmüyle muamele göreceklerdi...

İmam Buhari(rahimehullah) şu devirde yaşasa Cehmiye ve Rafizilik için söylediklerini Demokrasiyye için söylemekte bir an olsun duraksar arkalarında namaz kılar mıydı acaba?

"Yahudi, Hristiyan ve Mecusilerin sözlerine baktım, küfür bakımından Cehmiye fırkasından (Allah'ın heryerde olduğunu söyleyip istiva sıfatını ve Kur'an mahluktur diyerek kelam gibi sıfatlarını inkar eden fırka) daha sapık bir kavim görmedim. Onları tekfir etmeyenleri, ancak onların küfrünü bilmediklerinden ötürü mazur görürüm."

"Benim için ha cehmî ve rafızinin arkasında, ha Yahudi veya Hıristiyanın arkasında namaz kılmışım fark etmez."

Allah'ım mücahid bir alimin yokluğu ne kadar da zormuş....

13 Kasım 2012 Salı

formül

Bu toplumu değiştirmek istiyorsak, bu toplum üzerinde etkili olmak istiyorsak o zaman kendimizi yenilemeye mecburuz. Bu yüzden müslüman kardeşim, Yahudiyi, hıristiyanı ya da onu bunu suçlamak yerine kendini suçla, çünkü sen kendini uyarırsan o zaman kendini değiştireceksin. Yunus peygamber (a.s), insanlar onu gemiden suya attığında “ Ne yapıyorsunuz orada! Siz iyi insanlar değilsiniz, Siz canisiniz” demedi. Balinanın karnında iken söylediği tek şey “ Senden başka ilah yoktur,seni tenzih ederim,Allah’ım ben nefsine zulmedenlerden oldum” idi. İşte bu değişmek için doğru formüldür.
Bizim o balinaya atıldığımızı, ve midesindeki asitlerin bizi erititiğini düşünün, ki dünya her gün bizleri eritiyor,her gün çocuklarımızı eritiyor, fakat biz Howard’ı , Bush’u, kendimiz dışındaki herkesi suçluyoruz.. Müslümanlar ! Kendinizi sorguya çekin, Bunu yaparsanız Allah’ın bizleri de peygamberleri gibi sınadığını göreceksiniz.. Duha ve İnşirah surelerinin tefsirini okuyunuz, Allah’ın peygamberini terbiye edişini, inanç verişini ve onu uyandırışını, sorumluluğa hazırladığını göreceksiniz! ”
Halid Yasin

7 Kasım 2012 Çarşamba

mü'minlerin seyahati

Her ümmetin seyahati vardır. Ümmetimin seyahati de cihaddır. [Taberânî]

Soru: Birleşik Devletler'in teröre karşı savaş ilan ettiğini biliyor musunuz?
 
Molla Ömer: Ben iki vaadi nazara itibara alıyorum. Biri Allah'ın vaadi diğeri ise Bush'un vaadi. Allah'ın vaadi arzının geniş olduğudur. Eğer Allah yolunda seyahate çıkarsanız yeryüzünde herhangi bir yerde ikamet edebilir ve himaye edilirsiniz. Bush'un vaadi ise yeryüzünde onun sizi bulamayacağı herhangi bir yer bulunmadığıdır. Bu iki vaatten hangisinin gerçekleşeceğini göreceğiz.

24 Ekim 2012 Çarşamba

fatiha


bamako'da son gün... yarın sikasso inşallah....dün keşke biraz bambaraca bilsem demiştim ... gerek yokmuş fatiha bize yeter. öyle ki bu çocukların dilindeki fatiha bütün küfür ordularını ezmeye bile yeter inşallah...

5 Ekim 2012 Cuma

cehalet

O kadar cahil ve ilimden nasipsiz bir nesiliz ki, gündüz ve gecenin açıklığı kadar net olan doğruları göremiyoruz. Kur'an ve Sünnet'e sarılırsak asla sapmayacağımızı söyleyen Peygamberimizin(sav) bu nefis, umut verici müjdesinden,dinimizden öyle uzağız ki... halbuki Rahman'ın ayetleri! işte heryerde apaçık parlıyor... elimizi uzatıp o nurdan nasiplenemeyecek kadar aptalız. Aslında doğru tanım "ahlaksızız". Göklerde yerde her saniye Allah'ın mucizeleri tecelli ederken burnumuzun ucundan başka bir şey görmemek ahlaksızlıktan başka bir şey değil. Kendimizi bir şey sanıyoruz,bir sürü şey sanıyoruz. halbuki iman etmedikten sonra cehenneme odundan başka birşey değiliz.

Allah'ım, ilimden,yakin imandan mahrum bırakılmayı hakeden biz günahkar kullarını affeyle. "Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil."amin

saflar belirginleşiyor



Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Birleşmiş Milletler Sekreterlik Binası’nda Somali için düzenlenen mini zirvede bir yandan Somali’de gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerini överken diğer yandan da Şebab Hareketi’ne karşı Somali, ordusunu, Somali güvenlik ve sahil koruma güçlerini eğitmeye hazır olduklarını ifade etti. Mursi şöyle dedi: ‘Bu gelişmeler tam övgü ve takdiri hak etmektedir. Zira Somali’deki kardeşler sakin ve hilesiz bir şekilde cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleştirmeyi başardılar. Buna ek olarak Somali anayasasını formüle edip hazırladıkları gibi yeni parlamento başkanı ve üyelerini de seçtiler.
Bu gelişmeler Somali’de yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Somali’de istikrar, güvenlik ve kalkınmanın gerçekleşmesi için harcanacak çabalar karşısında çeşitli zorlukların ortaya çıkacağı bir aşama. Bu zorlukların başında da Somali hükümetinin Somalili vatandaşlara, günlük hayatlarına, temel hizmetlere ve kontrolü ‘radikal cemaatlerin’ elinden almaya yönelik vaatlerini yerine getirebilmesi gelmektedir.’
Mısır’ın Somali’yi her konuda desteklemeye hazır olduğunu vurgulayan Mursi ‘Mısır, Somali ordusunu, güvenlik ve sahil koruma güçlerini eğitme sürecine katılmaya hazırdır. Bu hususta ilgili uluslararası kesimlerle işbirliği yapma fikrini de memnuniyetle karşılamaktadır.’
Mursi AMISOM güçlerinin Somali’deki operasyonlarını da överek şöyle ekledi: ‘Mısır, Somali’deki Afrika Birliği Güçleri’nin ve bu güçlere ortak tüm Afrika ülkelerinin Somali’deki çabalarını ve fedakarlıklarını da büyük takdirle karşılamaktadır.’

BM’nin bu toplantısına katılmanın bile ne derecede İslami olduğunun tartışılaması gerekirken, Mursi’nin Somali’deki işgale askeri, siyasi tam desteği vurgulaması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Öncelikle bilinmelidir ki Mursi’nin konuşmasında övdüğü ve destek söz verdiği AMISOM güçleri tüm Afrika'da ölüm saçan Hristiyan haçlı birliği. Aşırı ve radikal diye nitelediği Şebap ise aşiretlerin ve halkın sevgi ve desteğiyle Somali'nin yüzde 85'ini kontrol eden, Allah'ın şeriatini uygululayan cihad ehli müslümanlar. Şebap sadece küfre karşı savaşan bir ordu değil, aynı zamanda sosyal adaleti temin eden, altyapı çalışmaları yürüten, kütüphaneler, yetimhaneler, medreseler açan, kuraklıkla mücadelede su yolları inşa eden, çiftçilere sulama makinaları dağıtan bir hareket. Kısacası imkanları dahilinde işgalin ve küfrün tüm yıpratıcı tuzaklarına rağmen, Allah’ın (svt) yardımıyla tam anlamıyla devletleşmiş bir hareket Hareketul Şebabul Mücahidin.






İhvan'ın bu destek sözü ihanettir ve apaçık bir şekilde Somali'deki müslümanların kanlarını helal gördükleri anlamına gelmektedir. Sadece bu bile (kafirleri dost edinme ve yardımlaşma) açık bir küfür amelidir. Dostluğun şer'i manada birkaç temel anlamı vardır (yardım, itaat ve tabi olma, sevgi ve muhabbet, kardeşlik...) bunların tamamında Allah'ın razı olduğu ve belirlediği sınırlara bağlı olunmadıkça, gerçek anlamda Allah'ı dost edinmiş olamayız ve Tevhid'in aslında dair olan bu akideyi hayata geçirmiş sayılmayız.

“Mü’minleri bırakıp da kafirleri dost edinenler onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet sadece Allah’a aittir.” Nisa: 139

Ey iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin.” Mümtehine: 1

“Ey iman edenler! Yahudilerle Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostlarıdır. İçinizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.” Maide: 51

Tertemiz bir akideye sahip olan Allah'ın dostlarını bırakıp, Hristiyan haçlı güçlerini dost edinmek bir müslümanın yapacağı bir iş midir? Yazıklar olsun! Allah’ı ve mü’minleri bırakıp uluslararası şer güçlerinin yanında mı izzet arıyorsunuz? Allah aşkına nasıl hüküm veriyorsunuz! Allah (svt) ıslah etsin, bunlarda bir hayır yoksa da rezil etsin. Muhammed Mursi konuşmalarında “Şeria sümme Şeria sümme Şeria” diyerek milletini gaza getirmekle, Allah’ın şeriatine bağlı kalabileceğini mi zannediyor? Allah’ın şeriati yalnızca senin ülken için mi geçerli? (ki kendi ülkesinde hangi menhec üzere oldukları ve ne yaptıkları apayrı bir konudur) Kendi ülkende bu artistik konuşmaları yapmak, ümmetin başka bir coğrafyasında müslümanların katline destek vermek ne demektir? Sadece sizin yönteminiz mi doğrudur, bu yaptığınız cemaat faşistliği, milliyetçilik değildir de nedir! Kendi yönteminizi yüceltmek ve Allah (cc) ve Rasulü'nün önüne geçmekle İslam olabilir misiniz? Kokuşmuş demokrasiye prim veriyor mücahidlere savaş açıyorsunuz. O mücahidler ki
sizin gibi kafirlerden değil, Allah'u Teala'dan doğru yolu öğreniyorlar.

Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah ihsan edenlerle beraberdir. Ankebut: 69

 
Övgüyle bahsettiğin seçimlerde vekillerin 3’te 2’si Avrupa pasaportları taşıyor, bunlar mı Somali halkının temsilcileri! Topraklarının acımasızca işgal edildiği, denizlerinin yağmalandığı, göklerinin işgal edildiği, ekonomisinin kuşatma altında olduğu bir ülkede nasıl özgür ve adil bir seçim yapılabilir? Büyük takdirle karşıladığın AMISOM haçlı birlikleri Şebap Kismayo şehrinden çıktıktan sonra halkı saatlerce bombalamaya devam etti. Kenya hava güçlerinin bombardımanlarında Şebap mücahidlerinden çok siviller katledildi. Peki eğiteceğiniz ordunun katledeceği tek bir müslümanın hesabını Allah’a nasıl vereceksiniz?

Ama kafirler ve dostları unutmasınlar sizin kıytırık AMISOM, BM, NATO gibi şer ortaklıklarınız ve ordularınız varsa bizim Allah'ımız var. Göklerin ve yerin orduları bizimle inşAllah. Meleklerden ordular bizimle...  Allah'ın (svt) izniyle Cebrail bizimle, Mikail bizimle, ikişer, üçer, dörder kanatlı melekler bizimle.

O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Fetih: 4

Saflar belirginleşiyor… Yol ayrımındayız ve önümüzde sadece iki yol var. Ya Allah’ın (svt) yolunda yürüyüp, O’nun dininin yardımcısı olacağız, ya da şeytanın ve dostlarının yolunda. Allah'ım müslümanların gözlerini aç. Allah'ım başımızdaki kafirleri dünyada da ahirette de rezil et. Allah'ım senin düşmanlarından ve Onların dostlarından beriyiz, şahid ol. Allah'ım Somali'deki kardeşlerimize ve Allah(svt) kelimesi en yüce olsun diye savaşan bütün kardeşlerimize yardım et. Onların üzerine huzur ve güven indir. Göklerin ve yerin ordularını yardımımıza gönder, bizi Senin dinini yüceltenlerden eyle. Amin.

12 Eylül 2012 Çarşamba

yağmur

üç ay önce bir predator saldırısı sonucu ebu yahya el libi'nin öldürüldüğü iddia edilmişti. o gün bu gündür düzenli aralıklarla fasıktan değil de güvenilir kaynaklardan haberin doğru olup olmadığına dair bir açıklama arayıp durdum. inşAllah yalandır diye dua etsem de Allah'ın (subhanehu ve teala) onu bizden daha çok sevdiğini ve ruhunu bekleyen yeşil kuşların olduğunu biliyordum...artık şehadet haberleri günde yüzleri bulan sayılarla geliyor, hepsi de öyle güzel öyle imrenilesi canlar... ama dün ebu yahya el libi'nin şehadeti doğrulanınca kalbim ayrı bir sıkıştı ayrı bir kederlendim. kalbimin sıkışmasına sebep olan bu kutlu haber değildi. kesinlikle hayır... şu yağmurun altında onunla ıslanamamak, şu sobanın başında bu faziletli şeyhle beraber ısınamayacak olmamdı... Allah şehadetini kabul eylesin.amin

http://www.youtube.com/watch?v=HYkDVDrging





10 Eylül 2012 Pazartesi

dua dua dua


Özbekistan'da bir cezaevindeki Müslüman Kadın mahkumlardan gelen mektup: "Kardeşlerim sesimizi bütün Müslümanlara duyurun !"

Shamil-Online editörüne bugün (13.Temmuz.Çarşamba) sabah Özbekistan kukla yönetimi Karimov rejimi tarafından tutuklanarak cezaevlerinde zulüm gören Müslüman kız kardeşlerimizin durumunu anlatan bir mektup ulaştırıldı.
Mektubu Shamil-Online web sitemize ulaştıran kardeşimiz şöyle diyor:
«Selam aleykum kardeşim. Bu mektup bize Özbekistanda ceza evinde zulüm gören bacılarımız tarafından ulaştırıldı ve bu mektuplardan daha bir kaç tane daha var. İnşaallah bacılar istiyorlar bu mektupları yayınlayın ve Ümmet bizim halimizi görsün ve bize yardım etsin» diyorlar.

Size gönderdiğim bu mektup Özbekistan kadınlar cezaevinde yazıldı ve dışarıya gönderildi.
Kadinlar hapishanesinden İslam Karimov yani ( Özbekistan Cumhurbaşkani diktatör Gestapo rejimini belirtmekte istiyoruz) bu diktator hükümetinin bu müthiş azabhanade bugun 25 Müsliman kadın Rabbim Allah dedikleri icin perişan halde ve işkence altında gün geçirmekteler..
Bunlar normal mahkum degiller bunlar için Karimov'un söylediklerine göre ve verdigi açiklamalara göre «bizim kadınlarla hiç bir problemimiz yok demişdi ama bu Müslimanların anlattıklerine göre «bizler normal mahkumlar deyiliz... her kes için normalde af çıkarılsa da ve bütün kim varsa tahliya olsa da bunlar için afda yok veya tahliye olmalarının hiç mümkünatı da yoktur.. bunlar için azab şiddet,işkence ve tecavüz yapılmaktadır..»
Bunlar elimize cezaevinden gönderdikleri mektupta şöyle sesleniyorlar !
* * *
Bismillahi Rahmanir Rahim.
Assalamu Aleykum kardeşlerim !
ilk once sizlerin hepinizin bütün Müslüman Ümettinin mübarek ayı Ramazan ayınızı tebrik ediyoruz  ve cahiliyetten kurtulan kardeşlerimizin ahirette de nurlu bir hayat yaşamasını ümid ediyorum.
Rabbimiz olan Allah bütün iman eden kullarını mustaqim yolundan ayrılmamamız için bizlere kuvvet tavfik versin.
Mümineler (Kadın Müslümanlar) yaradan Allah'a iman getirdikleri icin her türlü şiddet ve fiziki güce maruz kalmakta dövülerek cezaevlerinde katledilmektedir.
Biz ise Allah'ın dinine düşmanlık edenleri sadece Allah'a havale ediyoruz gücümüz cezaevinde bu kadar. Yüce Allah bilici ve görücüdür.

Sevgili dindaş kardeşlerim !
Bu maktubi size Özbekistan Müslümanları yollamaktadir.
Bu mektubu isterseniz beyan diye kabul edin veya isterseniz bir müracaat olarak kabul edin.
Bizim maksadımız elerinde az bir imkanı olan varsa veya baska bir sekilde olsun sesimizi duyursun. Erkek kardeşlerimizin namus meselesidir. Allah aşkına Kız kardeşlerinizi bu çirkin sistemin ve bu rejimin kafirlerinin ellerinde rezil olmamızı hiç birinizin istemediginizi ve bir şekilde yardım edeceginizin ümidindeyiz !

Su an kovusta toplam 25 Müslüman kadın bulunmaktayiz.
Bunlardan 17'si Sunni insha'Allah: Peygemberimiz Muhammad'in (s.a.v) Sünnetinde bir oldumuz için ve Sünneti Rasulullaha amel ettiğimiz için burada birlik olmaktayız.
Buradaki rejimin sistemini düzenleyen (ÖZBEKISTAN CEZA KANUNUNA GORE 159-maddesi) hepimize diğer mahkümlardan farklı muamele yapılıyor ve çok agir ve sert şartlarda bize  davranilir.
50 yaşından büyük olmasına bakmayarak kışın soğuk günlerde bile veya yazın en sıcak günlerinde iş olsa da olmasa da hergün sabah 06:00 kaldırıp değişik ve ağır işlerde bizi çalıştırırlar. Burada bu şekilde çalıştırılmaktan hepimiz çeşitli hastalıklara yakalandık ve bir kısmımız hala hasta.
Etibar isimli bir kadın Müslüman kendisi 45 yaşında böbrek kanseri hastalığına yakalandı. Bu Müslüman kadın kardeşimiz hastaneye götürüldü fakat ertesi gün geri gönderildi. Sebebi de 159.maddeden mahkum olması.
Adina isimli bir başka Müslüman ablamız 41 yaşında. Bu ablamızın sürekli ateşi yükselir. Hastaneye tedavi için gönderildi fakat analiz yaptığını söyleyen Karimov rejimi doktoru bir şeyi yok dedi ve cezaevine geri gönderildi.
Hastanede çalışan doktorlar olsun veya hastane müdürü olsun herkes 159.maddeden cezaevinde hapis yatanlara yardım ediyor diye şikayet edilmekten korkuyor ve rejim ile başlarının derde girmemesi için gelen hastayı hemen cezaevine geri gönderiyor. 
Ayrıca Özbekistan'da cezaevinde Dini kitapların hiç birine izin verilmiyor. Ellerimizdek Kur'an Kerim'ler toplandı Kur'an'ı Kerim'i legal olmayan yollardan içeri sokmaya sokmaya çalışırken yakalanırsa cezası ağırdır ve bunun resmi müdürü yok diye geri alınır. zaten legal yani resmi yollar bizim için kapalıdır. Fakat normal de İslama zıd olan ne kadar neşriyat varsa göz yumulur ve legal olmayan yolda olsa rejim görmezden gelir. Kısaca Dinimize zıd olan herşeyi bulmak çok kolaydır.
Bu sistemde çalışan rejimin adamları bizim için legal olsun olmasın İslam hakkında bir şey söyler ve sisteme karşı gelerek seslenirse tamam en ağır işkence ve fiziki eziyet başlıyor demektir. Cezaevinde boş bir odaya alıp götürürler ve o oda içinnde yapmadiklari işkence kalmaz. Elbiseleri tamam çıkartılır ve oturup kalkmasını isterler ve her türlü fiziki işkenceler yapılarak tecavüz ederler.
Biraz sesimizi yükseltirip kendi haklarımızı istemeye,talep etmeye çalışırsak sisteme karşı geliyor sistemi taciz ediyor diye hücreye götürüp her türlü işkence yapmaya günlerce devam ederler.
21 yaşında Mukaddas isimli kız kardeşimiz var onu cezaevi müdürlügü çagirdi ve ona «bunlardan vazgeç sen onların arasına girme daha gençsin» diyerek onu kandırmaya çalıştılar. «Sana çok üzülüyoruz daha gençsin ve eğer dediklerimiz yaparsan en kısa zamanda seni evine göndereceğiz» demişler. Fakat sonra kır kardeşimizden «Hayır» cevabını duyunca ona çok üzülen ve en kısa zamanda evine gönderecek olan cezaevi rejimi onu sisteme karşı geldi diye 5 kez hücreye gönderdi ve değişik işkenceler ile acı çektirdi. Kız kardeşimiz zaten midesinden ve böbreklerinden hasta idi ve vücudunun kemikleri görünecek kadar da zayıftır fakat burada kimse bize sahip çıkmaz. Sahip çıkacaklara da içeri ile irtibat sağlamasına engel konulur.
Evet benim Din Kardeşlerim, söylersem daha çok şeyler var söylenecek bize burada böyle zulüm edilmektedir. Kadın Müslüman tutukluların 17 yaşından küçük yada yaşlı olduğuna bakılmaksızın tek suçumuz  «Dinimiz İslam» dediğimiz için bizi buraya mühürleyip hapsettiler. Aftan faydalanmayalım diye de hakkımızda çeşitli asılsız suçlar icad etmekteler.
Belki bu mektubum elinize ulaşırsa Mü'min ve Müslüman kardeşlerim birleşir ve Allah'ın inayeti ile özgürlüğümüzü kazanıp ailelerimize kavuşmamız için bize yardımcı olun insh'Allah.
Assalamu Aleykum va Rahmatullah!

10 Ağustos 2012 Cuma

Saff

Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? nisa 75

İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. 
Kâfir olanlar bile birbirinin yardımcılarıdır. Eğer siz bunu yapmazsanız yer yüzünde bir fitne ve büyük fesâd olur. Enfal 72-73

bu ayetler özelde mustazaflarla ilgili hükmü bildiren cihad ayetleri. Sadece şunun üzerinde düşünülmesi müslümanın arında boğulmasına sebep olacaktır "Kâfir olanlar bile birbirinin yardımcılarıdır." yaptıkları küfürlerini ve ateşteki yerlerini derinleştirmekten başka bir şey olmayan kafirlerin, İslam'ı yok etmek için nasıl da birbirlerini kolladıklarını görmüyor muyuz?Aralarındaki bütün anlaşmazlık ve düşmanlıklara rağmen nasıl işbirliği içindeler?

Hendek'te Resulullah'ın(sav) devleti Medine'yi, Kureyş öncülüğünde Beni Süleym,Gatafan,Fezare, Sa'd, Esedoğulları birlik olup kuşattılar -ki aralarında hiçbir çıkar birliği yoktu İslamı yoketmekten başka-
Haçlı seferlerini hatırla... niçin birleştiler...Osmanlı'ya karşı Balkan ittifakını hatırla...hatırlamıyor musun dön ve Afganistan'a bak kaç devlet ne için kıtalarötesinde terör estiriyor...Somali'ye bak Afrika birliği kaç ülke birlik olmuş mücahidlerle savaşıyor...Mali'ye bak nasıl BM mücahidlere ve devletlerine karşı birlik olmak için çağrı yapıyor...Yemen'de niye ABD askerleri elin Yemen ordusunu mücahidlere karşı eğitiyor predatorlerle zulüm yağdırıyor. Suud niye mücahidleri bombalıyor...Irak'ta neler dönüyor...Suriye'ye bak küçük bir azınlık olan Nusayriler ve İran nasıl da birlik olmuşlar... ve görünürde hiçbir ortak yönleri olmayan Çin Rusya ne için müslümanları katlediyor...

Küfür tek millettir kardeşim, onlar bile tek millet olmuş saf bağlamış savaşıyorlar, sen otur ve zillete boyun eğ, Allah'ın tüm tehditlerine, müjdelerine rağmen otur ve şerefsizliğe boyun eğ... sonra da İslam olduğunu söyle... dünya'nın her yerinde müslümanlar katledilecek,bebekler boğazlanacak namuslar kirletilecek ve sen sadece biriz birdeniz kardeşiz sloganları atarak islam olacaksın öyle mi? önce kimle kardeş olduğunu öğrenerek işe başla, dostunu düşmanını kardeşini bil ve yalnız Allah (svt) için dostluk kardeşlik yap ve yine yalnız O'nun için bu dinin düşmanlarına düşmanlık yap.Kafirlerle, kardeşlerinle saf tutarak savaş ve Allah'ın sevgisini kendinden mahrum etme.

Şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, yanyana, kurşunla kenetlenip kurulmuş bir duvar gibi saf kurarak savaşanları sever. Saff-4

cihad-desteklemenin-44-yolu

 

23 Temmuz 2012 Pazartesi

haydi nefislerinizi satmaya

 "Allah, Cennet karşılığında müminlerden mallarını ve canlarını satın almıştır. Allah yolunda savaşırlar, öldürür ve öldürülürler. Bu, Allah'ın Tevrat, İncil ve Kur'an'da onlara vadettiği bir haktır... Sözünde durmak için Allah'tan daha iyi kim olabilir? İşte ey müminler! Yaptığınız bu alışveriş ile müjdelenin, sevinin. Çünkü en büyük kazanç budur." tevbe 111

nefsini Allah’a (svt) satan bir Müslüman’ın önünde, satılmış olanı satın alana teslim etmekten başka bir seçenek yoktur. Müşteri satılanı aldığında ona istediğini yapar, onu istediği yere koyar, hatta isterse zindana bile koyar. İsterse ona en güzel elbiseyi giydirir, isterse onu sadece avret yerlerini örtecek şekilde çıplak bırakır. İsterse onu zengin, isterse de muhtaç fakir yapar. İster onu asıp idam eder ya da düşmanını ona musallat ederek onu öldürtürüp cesedine işkence yaptırır. Bize düşen sadece cenneti umarak emaneti teslim etmek,onu nasıl kabul edeceğiniyse yalnız Allah(svt) bilir. Karşında en güzel müşteri var haydi çıkar pazara varını yoğunu....malımızsa malımız, sözümüzse sözümüz, canımızsa canımız....

16 Temmuz 2012 Pazartesi

,,,

bu hurmaları yemek için mi yaratıldım?
bu.... çok uzun bir hayat.

10 Temmuz 2012 Salı

ne zaman öfkeleneceksin!

söyle bana ne zaman öfkeleneceksin
Göz pınarlarınızda yaşlar olacağı güne kadar toplarınızı bize verin
 Toplarınızı bize verin ve yerinizde kalın
 Ey İslam Ümmeti!
 Hala acılarımız acınız, kavgamız kavganızdır
 Bizim sokaklarımız sular altında kalırsa sizin sokaklarınızda sular altında kalır
 Acılı çığlıklarımız gökleri deliyor
 Acaba kulaklarınız nerede?
 Biz din kardeşi değil miydik?
 Hala din kardeşi değil miyiz?
 Ey İslam Ümmeti!
 Biz kardeş değil miydik?
 Tevhid çatısı altında toplanmıyor muyuz?
 Biz acıdan bağırıyoruz ve bazılarınız yakamızı bırakın diye bağırıyor
 Biz yitip gitsek mutlu mu olursunuz?
 Acı çeksek hoşunuza mı gider?
 Kalplerinizin bizimle olması ne anlama geliyor?
 Din kardeşim!
 Söyle bana ne zaman öfkeleneceksin?!
 Ne zaman öfkeleneceksin?
 Kutsallarımız çiğneniyor, sen öfkelenmiyorsun
 Onurumuz ayaklar altına alınıyor, sen öfkelenmiyorsun!
 Öldürülüyoruz, ayaklanıyoruz, susuyorsun!
 Ne zaman öfkeleneceksin söyle bana?
 Duma’da yaşananlar karşısında öfkelenmedin
 Zeynep’e tecavüz ettiler, öfkelenmedin
 Hamza Hatip öldürüldü, öfkelenmedin
 Hula’da katliamlar yaptılar, öfkelenmedin
 Ne zaman öfkeleneceksin söyle bana
 Düşmanım, düşmanın namusumuza el uzatıyor, sen öfkelenmiyorsun!
 Düşmanım, düşmanın tecavüz ediyor, sen susuyorsun
 Kanımda oyun oynuyor, sen izliyorsun…
 Allah için, Allah için…
 Allahuekber
 Allah İçin, İslam için, kutsallar için, mescitler için, çocuklar için öfkelenmedin
 Şimdi ne zaman öfkeleneceksin söyle bana?
 Utanmadan açıkça söyle hangi ümmettensin?
 İntikamımız alınmadı
 Yorulma
 Yorulma
 Bizim için bir şey yapmıyorsan bizden değilsin
 Bizden veya İslam ümmetinden değilsin
 Tavşan olarak yaşadın tavşan olarak öl...

23 Haziran 2012 Cumartesi

Bu zalim hayatta kaldığı müddetçe biz hayatta kalmayacağız.

Müslüman kardeşlerimize ve Irak’ta, Ürdün’de ve Türkiye’de bulunan mücahid kardeşlerimizi, kardeşlerinin yardımına koşmaya, zayıfların kanlarının dökülmesine ve kadınlarımızın namusunun kirletilmesine engel olmak için canlarını feda etmeye ve sahip olduğunuz bütün değerli şeyleri onları korumak adına harcamaya çağırıyoruz. Batılı kafirlerin ve Doğulu işbirlikçilerin Şam beldesindeki Müslümanlara daha fazla işkence, felaket ve vahşetten başka birşey getirmeyeceğini söylüyoruz.

Biz akidesi, dini, bayramları ve savaşları bir olan tek bir Ümmetiz ve bizi parçalamak isteyenlere ‘Sykes-Picot’ anlaşması veya başka anlaşmalar ile hiç bir zaman teslim olmayacağız. Çünkü Rabbimizin kitabı Hakk’ı şöyle açıklamaktadır: ‘Doğrusu bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde bana kulluk edin.’ (Enbiya, 92). Ve yine Allah Rasulu şöyle buyuruyor: "Müminler birbirini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler"
(İbn Hanbel, IV, 271; Buhârî, "Edeb", 27; Müslim, "Birr", 66)
 
Biz zulme uğramış kardeşlerimizi sadece ağlayarak, gözyaşı dökerek ve kınama bildirileri yayınlayarak savunmayacağız çünkü bu bizim yolumuz değil ve Allah’ın izniyle hiçbir zaman olmayacaktır. Allah mazluma yardım yolunu bize şöyle gösterdi: ‘Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zâlim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?’ (Nisa, 75). Ve Allah kafirlerin gücünü kırmak ve zulümlerini durdurmanın yolunu bize şöyle gösterdi: ‘Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki, Allah kâfırlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir.’ (Nisa, 84). Ve Allah kafirleri zelil etmenin, gururunu kırmanın ve zafere ulaşmanın yolunu bize şöyle gösterdi: ‘Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onların cezasını versin ve onları rezil ve rüsvay etsin, yardımıyla sizi onlara muzaffer kılsın. Ve mümin bir kavmin yüreklerini ferahlandırsın.’ (Tevbe, 14).

Biz cihad ve savaş yolunun kolay bir yol olmadığını biliyoruz. Fakat cihad yolu aynı zamanda kapalı bir yol değil. Aksi halde Allah bize bu yolu emretmez ve bizi buna mecbur tutmazdı. Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: ‘İşte o zaman Allah size iki taifeden (kervan veya Kureyş ordusundan) birini vaad ediyordu ki, sizin olacaktı. Siz ise arzu ediyordunuz ki, şanı ve şerefi olmayan şey (kervan) sizin olsun. Halbuki Allah, âyetleriyle hakkı yerine oturtmak ve kâfirlerin arkasını kesmek istiyordu.’ (Enfal, 7). Siz direnişinizin barışçıl olmasını istediğiniz halde Allah sizin için başka bir yolu yazmış olabilir. Verilen bunca kurbandan sonra barışçıl direniş hayaline boyun eğmek cihad, sabır ve fedakarlık Ümmetine yakışmaz. Allah Azze ve celle şöyle buyuruyor: ‘Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysa ki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.’ (Bakara, 216).
Ey Şam’ın kahramanları, hazır olun. Ey Irak’ın aslanları harekete geçin. Ey Ürdün’ün aslanları cihada çıkın. Ey Türkiye’nin erkekleri, bir adım öne çıkın. Çünkü kirletilen bacılarınızın ve annelerinizin namusudur, akıtılan oğullarınızın ve kardeşlerinizin kanıdır, çiğnenen akrabalarınızın ve vatanınızın onurudur. Zalim rejimin saldırılarını engellemek için kardeşlerinizin safında yerinizi alın, zalim rejimin yönetimini defedin, Rabbinizin şeriatını hakim kılın ve Allah’a tevekkül ederek ilerleyin. Şu müjdeyi hatırlayın: ‘Kim bir müminin dünyadaki bir sıkıntısını giderirse Allah da hesap günü onun sıkıntısını giderir’. Kardeşleriniz bugün büyük bir sıkıntı ile karşı karşıya. Kurtarıcı arıyorlar ama kurtarıcıları yok, yardım arıyorlar ama yardım edenleri yok. Sözlerinizle ve eylemlerinizle şunu ilan edin: ‘İşte sizin çağrınıza karşılık veriyoruz ey Şam beldesi. Bu zalim kibirlendiği müddetçe biz yaşamayacağız. Bu zalim hayatta kaldığı müddetçe biz hayatta kalmayacağız.’


Allahu Ekber. İzzet ancak Allah'a, O'nun elçisine ve müminlere mahsustur.

Ve duamızın sonu, alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.

ebu yahya el libi

6 Haziran 2012 Çarşamba

yeşil kuşlar

Resulullah (sav) ashabına şöyle dedi: "Uhut'da şehid olan kardeşleriniz var ya! Allah, onların ruhlarını yeşil kuşların içine koydu. Bunlar cennetin nehirlerine giden, cennet meyvelerinden yiyen ve Arşın gölgesine asılmış, altından kandillere girip istirahat eden kuşlardır... (îmam Ahmed, Ebû Dâvud, Hâkim, Beyhaki, ibn-i Abbâs)

 fahd el-kuso'nun şehadetinin ardından ebu yahya el libi'nin öldürüldüğü iddia ediliyor...inşallah yalandır diye dua etsem de....
Allah'ın(svt) O'nu bizden daha çok sevdiğini ve bir yeşil kuşun bugün ya da yarın, O'nun ruhunu beklediğini biliyorum...

 ‘Aramızdaki savaş bitmedi. Günler yeniliklere gebe.’
Bizim davetimizin içtenliği liderlerimizin şehadetinden bellidir.
Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! O bize yeter ve O ne güzel bir yardımcıdır.’ (şehid Fahd El-kuso)




 
















ya ben çok duygusalım ya da bu gözler fahd el kuso'nun gözleri